“Türkiye’de Sanayi Sigortası Çözüm Önerileri” toplantısı
İstanbul Sanayi Odası (İSO) Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, küresel büyüme ortamındaki iyileşmeye bağlı olarak sigorta sektöründeki toparlanma eğiliminin 2024 yılında da güçlenerek devam edeceğini belirterek, ” 2023 yılı sonunda prim geliri hacmi 7 trilyon doları aşarak salgın öncesi dönemin yüzde 16 üzerinde zirveye ulaştı.” Çıktı.” dedi.
“Türkiye’de Sanayi Sigortası Analiz Önerileri” toplantısı, İstanbul Sanayi Odası’nın (İSO) ev sahipliğinde İstanbul’da gerçekleştirildi. Toplantıya, Başkan Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Hazine ve Maliye Bakan Yardımcısı Osman Çelik ve İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan katıldı.
Toplantının açılış konuşmasını yapan Hazine ve Maliye Bakan Yardımcısı Çelik, sigortanın özellikle endüstriyel tesislerde bireylerin maddi varlık kayıplarını telafi ederek sosyoekonomik düzey ve ülke ekonomisi açısından hayati bir değere sahip olduğunu vurguladı.
Çelik, sigorta şirketlerinin bir yandan risk seçimi ve fiyatlama politika ve davranışlarını kâr amaçlı belirlediklerini, diğer yandan da makul fiyatlarla sanayiciye maksimum koruma sağlamayı hedeflediklerini kaydetti.
“İletişim, bilgilendirme, danışmanlık ve risk denetimindeki eksikliklerin doğru tespit edilmesi gerekiyor.”
Osman Çelik, 6 Şubat depremi sonrasında önlem ve garanti eksikliğinin herkesin dikkatini çeken bir unsur olduğunu hatırlatarak, garanti eksikliğinin bir kez daha gün yüzüne çıktığını hatırlatarak, şöyle konuştu:
“Sektörümüzün kurumsal risk yönetimi sistemlerinin yeterli düzeyde olmaması, aktif danışmanlık yapılmaması sonucu önceliklerin yanlış belirlenmesi, daha düşük prim ödemek için eksik sigorta yaptırılması, fiyatın düşük olması, Yenileme dönemlerinde tespitlerin doğru belirlenmediğini, yeni gelişmelerin ve enflasyona bağlı değişikliklerin göz ardı edildiğini söyleyen temel sanayicilerimiz, “Sanayi tesislerini sigortalarken konuya sigorta şirketleri açısından bakmak gerekiyor. Sigorta şirketleri açısından bakıldığında sigorta sürecinde dikkatli bir ön inceleme en kritik aşama olarak karşımıza çıkıyor. Endüstriyel süreçler değişken ve karmaşık riskler içerdiğinden risklerin ölçülmesi zorlaşıyor.”
Çelik, bu nedenle iletişim, bilgilendirme, danışmanlık ve risk denetimindeki eksikliklerin doğru tespit edilmesi ve sigorta tutarının doğru belirlenmesi açısından bu konuların önemli olduğunu belirtti.
Sigorta şirketlerinin tekstil, plastik, mobilya gibi riskli alanlarda teminat verme konusunda katı bir tutum ve önyargı sergilediğini gördüklerini belirten Çelik, “Bu noktada risk mühendisliğinin sektöre özel bir alt kırılım oluşturularak geliştirilmesi gerekiyor. Bahis bölümlerinin her biri gerçek risk analizinin bir sonucu olarak gereklidir.” “Önlemlerin arttırılması durumunda garantisi olmayan bu risklere karşı ilerleme sağlanacağını düşünüyoruz.” dedi.
Burada unutulmaması gereken temel prensibin riskin sigortalanabilir hale getirilmesi olduğunu belirten Çelik, “Bu doğrultuda risk mühendisliği geliştirilmeli, önleyici faaliyetler ön planda tutulmalı, yani riskler rehabilite edilerek en aza indirilmelidir. sigortalanabilir düzeyde.” söz konusu.
Çelik, tüm sigortacıları sanayicilerle birlikte bu tür iyileştirme çalışmalarını yürütmeye davet ettiğini vurgulayarak, bakanlık olarak sürece her türlü desteği vermeye hazır olduklarını belirtti.
“Sigorta primlerindeki toparlanma eğilimi 2024’te güçlenerek devam edecek”
İSO Yönetim Kurulu Başkanı Bahçıvan da üretim hayatının aktörleri olarak birçok zorlukla uğraştıklarını, son dönemde sigorta alanında riskler konusunda önemli sorunlarla karşılaştıklarını söyledi.
Sigorta sektöründe yaşadıkları sorunlara çözüm önerilerini paylaşan Bahçıvan, dünyada devam eden yüksek risk ve belirsizlik ortamına paralel olarak sigorta sektörünün güçlenmeye devam ettiğini vurguladı. Bahçıvan, salgının toplumlarda yarattığı risk bilincinin de sektörün büyümesinde çok önemli rol oynadığını belirterek, rakamların 2021 yılında prim gelirlerindeki reel büyümenin uzun vadeli ortalamaların önemli ölçüde üzerine çıktığını gösterdiğini kaydetti.
Son yıllarda küresel arz-talep dengesizlikleri ve enerji krizi sonucu artan küresel enflasyonun sigorta sektörünü de olumsuz etkilediğini anlatan Bahçıvan, şöyle devam etti:
“Buna göre prim gelirleri 2022 yılını reel olarak daralmayla kapattı. 2023’te ise enflasyondaki kademeli düşüşün etkisiyle bir toparlanma görüyoruz. Hatta varsayımlara göre 2023 sonu itibarıyla prim gelirlerinin hacmi yüzde 7’yi aştı. trilyon dolar seviyesinde gerçekleşti ve salgın öncesi dönemin yüzde 16 üzerinde zirveye ulaştı.” Başlangıçta bulunduğumuz 2024 yılında, küresel büyüme ortamındaki iyileşmeye bağlı olarak toparlanma eğiliminin daha güçlü devam etmesi bekleniyor. Ayrıca dünya nüfusunun yaşlanması, ortalama insan ömrünün uzaması, sosyal güvenlik sistemlerinin serbestleşmesi gibi faktörler de sigorta sistemini destekleyen uzun vadeli gelişmelerdir.”
Bahçıvan, dünya ekonomisinin yapısal bir dönüşümden geçtiğinin altını çizerek, dijitalleşme ve yeşil dönüşümü kapsayan “ikiz dönüşüm” olarak tanımlanan sürecin sigorta sektörünü de derinden etkilediğini belirtti. Dijitalleşmenin üretim süreçlerinin giderek büyüyen bir parçası haline geldiğini belirten Bahçıvan, siber güvenlik gibi birçok ihtiyaçla sigorta sektörüne de yeni alanlar sunduğuna dikkat çekti.
“Sigortacılık Türkiye’de finansal sistemin ikinci büyük aktörüdür”
İSO Yönetim Kurulu Başkanı Bahçıvan, Türkiye’de hızla büyüyen sigorta branşının, finansal sistemin bankacılıktan sonra ikinci büyük aktörü olduğu bilgisini paylaştı.
Bahçıvan, “Aslında Türkiye Sigorta Birliği’nin yayınladığı rakamlara göre sistemin sigorta, emeklilik ve reasürans faaliyetlerini de içeren toplam aktif büyüklüğü 2022 yılında 781 milyar liraya ulaştı. O yılın milli gelirinin yüzde 70’i. Aynı yıl, “Şirketin faaliyet gösterdiği sektör, istihdam alanında giderek daha önemli bir aktör haline gelmiş gibi görünüyor.” dedi.
İSO olarak bu süreçte sigortanın sadece reel sektör için olası riskler karşısında katlanılan bir “gider” olarak değil, aynı zamanda şirketi ve ülke varlıklarını tehlikeden kurtarabilecek bir “kaynak” olarak görülmesi gerektiğini düşünüyorlar. Bahçıvan, risklerin farkına varıldığında yok olacağını belirterek, “KOBİ’ler başta olmak üzere, “Sektörün bu konudaki farkındalık düzeyinin artırılması ve tüm kurumlarımızın sigorta şemsiyesi altına alınması gerektiğini birçok platformda vurguladık. Bu konuda işyerlerinin açılıp işletilmesinin sigortalı olma şartına bağlanması önerimizi her fırsatta dile getirdik.” dedi.
“Deprem risk katsayılarının bölgelere göre güncel ve tutarlı bir şekilde yeniden düzenlenmesi gerekiyor.”
Erdal Bahçıvan, sigorta şirketlerinin kimya, boya, plastik ve kağıt gibi branşlardaki sanayi tesislerini sigortalamaktan kaçınması, çok yüksek prim talep etmesi veya garanti vermek istememesi gibi durumlarla sık sık karşılaştıklarını belirterek, 2024 yılında sigorta yenilemelerinin başlamasıyla birlikte, şunları kaydetti: , bu sorunlar artık sektörün geneline yayılacak ve daha da ciddileşecek. Gün yüzüne çıktığını ifade etti.
Bunun bir nedeninin de uzun süredir devam eden yüksek enflasyon ortamı olduğunu belirten Bahçıvan, enflasyon dönemi uzadıkça fiyat algısındaki bozulmanın bu örnekte suiistimallere ve fırsatçılığa açık bir ortam yarattığını söyledi.
Bu konuda gerilimi artıran bir diğer unsurun da şüphesiz deprem gerçeği olduğunu vurgulayan Bahçıvan, konuşmasına şöyle devam etti:
“Üzerinden henüz bir yıl geçmiş ve acısı oldukça taze olan 6 Şubat depreminin yarattığı yıkım ve maliyetlerin yanı sıra, başta İstanbul olmak üzere Marmara Bölgesi’nde yıllardır dile getirilen deprem riskleri, Türkiye ile Türkiye arasındaki ilişkileri daha da zorlaştırıyor. Sanayi ve sigorta sektörü daha da zorlu. Özellikle deprem “Risk katsayısı hesaplamasında birbirine çok yakın bölgelerde dahi ciddi katsayı tutarsızlıkları görülüyor. Bu bağlamda deprem risk katsayılarının bölgelere göre güncel ve dengeli bir şekilde ayarlanması gerekiyor.”
Sigorta şirketlerinin belirlediği muafiyet oranlarına da değinen Bahçıvan, yıllardır fabrikalarını muafiyetsiz olarak sigorta şirketiyle beyan ve karşılıklı anlaşmaya dayalı olarak sigortalayan sanayicilerin artık muafiyet oranları konusunda yaygın bir baskıyla karşı karşıya kaldıklarına dikkat çekti. bu noktada sektör ile sigorta branşını ortak paydada buluşturacak diyalog arayışına giderek daha fazla ihtiyaç duyulmaktadır. Durumun acil bir durum haline geldiğine inandığını belirtti.